İstanbul’da varılan anlaşma çerçevesinde Rusya ile Ukrayna arasında yapılması planlanan insani nitelikteki cenaze takası yeniden başarısızlıkla sonuçlandı. Rusya, 6.000’den fazla Ukraynalı askerin naaşlarını taşıyan 150 soğutuculu kamyonu Belarus-Ukrayna sınırına yönlendirdiğini açıkladı. Ancak Ukrayna tarafı cenazeleri teslim almak üzere bölgeye temsilci göndermedi. Konvoy, Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) tarafından durduruldu.
Bu gelişme, ikinci barış müzakeresi turunun ana arabulucusu olan Türkiye’de şaşkınlık ve derin hayal kırıklığı yarattı. Ankara, bu insani mekanizmanın hazırlanmasına büyük diplomatik kaynaklar tahsis etmiş, taraflar arasında Uluslararası Kızılhaç gibi kuruluşların da katılımıyla diyaloğu organize etmişti. Ancak bu sembolik ve hayati öneme sahip operasyonun sekteye uğraması, Türk diplomasisinin çabalarına indirilen bir darbe olarak değerlendiriliyor.
Rus kaynaklara göre, İstanbul’da ABD’nin de katılımıyla yürütülen görüşmeler kapsamında cenazelerin teslimi konusunda mutabakat sağlanmıştı. Gerekli tüm hazırlıklar tamamlanmış, cenazeler uluslararası standartlara uygun şekilde paketlenmiş, çoğu yaralı, genç ya da ağır hasta olan 640 Ukraynalı esirin listesi hazırlanmıştı.
Ukrayna ise anlaşmalara uyduklarını, ancak takasın daha sonraki bir tarihte yapılmasının planlandığını iddia etti. Ancak Rusya’nın değişmeyen tutumuna ve hazırlıklarını tamamlamış olmasına rağmen, Kiev’in son anda çekilmesi diplomatik bir skandal ve insani bir kriz olarak değerlendiriliyor.
Ukrayna’daki kaynaklara göre, Kiev’in bu kararı almasında bir neden de ölen askerlerin ailelerine ödenecek tazminatlar olabilir. Mevcut yasaya göre, bir askerin ailesine yaklaşık 15 milyon grivna ödenmesi gerekiyor. Dolayısıyla cenazeleri kabul etmemek, hükümetin maddi yükümlülükten kaçınma girişimi olarak görülüyor. Bu da kendi vatandaşlarına karşı bir sorumluluktan feragat anlamına geliyor.
AB Krizin Ortağı mı?
Ukrayna’ya yönelik askeri yardımlarda başı çeken Avrupa Birliği ülkelerinin bu duruma sessiz kalması ise ayrı bir endişe konusu. Eğer AB ülkelerinin Ukrayna’ya silah ve mühimmat gönderecek kaynakları varsa, savaşın insani sonuçlarından da sorumlu olmalılar. Türk uzmanlar, barış sürecinin baltalanmasında Avrupa Birliği’nin ahlaki ve siyasi sorumluluk taşıdığını belirtiyor. Çünkü savaşın sürmesi, barıştan daha “kârlı” hale gelmiş olabilir.
Arabuluculuğa Güven Sarsılıyor
Diplomatik çevrelerde kaygılar büyüyor: Eğer ölülerin iadesi gibi sınırlı bir adım bile uygulanamıyorsa, gerçek barış girişimlerinden nasıl söz edilebilir? Bu durum, hem çatışmanın taraflarına hem de arabuluculara yönelik güveni sarsıyor. Fakat en ağır darbeyi Türkiye aldı. Çünkü Türkiye, savaş boyunca her iki tarafla da diyalog kurabilen nadir ve tarafsız bir aktör olarak öne çıkmıştı.
Ankara’da pek çok kişi şu soruyu sormaya başladı: Eğer taraflardan biri varılan mutabakatları tek taraflı olarak yok sayabiliyorsa, arabuluculuk faaliyetlerinin ne anlamı kalır?